
Ya köşeleri olan dar yerlere tıkılıyoruz, ya da bir köşeye sıkıştırılıyoruz.
Bilimsel çalışmalara göre seçmenlerin oy verme davranışlarında çok etkili olan parametreler bizim ülkemizde biraz farklı işliyor. Çünkü bizde bilimden daha önemli şeyler (siyasetçiler) var.
Mesela koltuk çok önemli
Mesela rant çok önemli
Mesela makam mevki bile önemli
Bunları kaybetmemek veya yeniden kazanmak için yürünen yolda her şeyi mubah sayarız ve ucunu da kutlu davalara bağlarız. Kutsalı, sembolü bol olan daha doğrusu insanının kendisi maden olan bir coğrafyadayız. Elinizi nereye atsanız, bir mezhep, kime dokunsanız bir ırk ve dinlemeye başladığınızda ise olmayan tarihin paragrafları ile donatılmış robotik yapılara rastlarsınız.
1000 yıl öncesinin, 100 yıl öncesinin intikamlarının peşine düşmüş ve bu intikamı kimden nasıl alacağını bilmeyen, alırsa da ne olacağı konusunda fikri olmayan insanlarla doluyuz.
Durum böyle olunca da uyanık bir grup siyasi dolandırıcıların kullanışlı kaynağı, emperyalizme sürekli hizmet eden çağdaş köleler olarak yaşıyoruz.
Biliyoruz ama anlatamıyoruz
Görüyoruz ama dokunamıyoruz
Hatta konuşamıyoruz
Hepsi için keyfine göre yasak koyanlardan, koltuklardan kalkınca kendi koyduğu yasaklar için bağırıp çağıranlardan, yaptıklarını başkaları yapmış gibi anlatanlardan bıktık usandık.
Bu genel siyasi çerçeveye ek olarak, yeni bir parametreden, köşeye sıkıştırılma manevrasından bahsetmek istiyorum;
1980 darbesi ile yaşadığımız acı dolu günlerden kurtulalım da ne olursa olsun dedik ÖZAL geldi hepimize sırıttı, köşeye sıkıştığımızı anlamadan seçtik oturdu tepemize. Yeter dedik, atamadık, koltuktan kaldıramadık. Ölüm haberi gelince oh be koltuk boşaldı diyemeden ne varsa eski tecrübelilerde hayır vardır dedik. Yine sıkışmıştık, çaresizdik ve seçeneksiz hissediyorduk kendimiz. Yaşadığımız acılara sebep, Özal’ı başımıza konan kuş olarak gösterenlere inat yine onları, başımıza bu belaları saranları seçtik iyi mi.
Yıllarca sıkışıp preslendiğimiz köşelerde çareler ararken, 1 bardak çay ve simit hesabı diye haykıran bizden birisine takıldık. Eskiler kadar işi bilmiyor, korumacı olamaz diye düşündük galiba. Verdikçe verdik. Bazen vermedik o nasıl aldı bilmiyoruz ama oturmaya devam ediyor.
Tam 23 yıl geçti. Neler yaşadık ve yaşıyoruz asla anlatmayacağım. Zaten biliyorsunuz.
Ancak bir şeyin farkında mısınız?
Yine sıkıştırıldık gibi yeni bir köşeye.
Yerimiz daraldı ve karanlık arttı. Umutlarımız tükensin diye bekleyen zebaniler sarmış etrafımızı.
Artık çok iyi biliyoruz; Kurtuluş yok tek başına diye bağırıyoruz…
Ama biz mi bağırıyoruz, biz mi istedik bu sloganı söylemeyi, yoksa yine sıkıştırıldığımız bu köşelerde daha kötüsü olmaz, ne olacaksa da olsun ikilemleri içerisinde mi yaşıyoruz hala? Tarihin tekerrürü mü her şey?
Doğrular ve yanlışların birbirine karıştığı, komşumuzda bile terörist dediğimiz birisini başa diken emperyalizmin bu büyük gücüne rağmen, özgürlük yolunda istediklerimizi gerçekten alabilecek miyiz?
Bizi bu köşelere sıkıştıran, çaresiz ve tercihsiz bırakan, her seferinde kendi düzenini devam ettiren, kazanımlarını koruyan bu yetkin gücün seçim işlerimize karışmadığını kim söyleyebilir?
Sıkıştırıldığımız köşeleri yıkmadan, köşeye sıkışacak akıllardan arınmadan yeni ve güzel günler zor gelecek anlaşılan. Halk için devrim yapmak sırtından vurulmayı göze almak demektir.
Bir araya gelmeyi başardığımızda 1 kişiye bizim için ne gerekiyorsa yap dediğimiz sürece kendi aramızda sürekli kavga ederek BİZ olma duygusundan uzaklaşacağız.
Tarihe bakınca, sıkışmış hallerimizden doğru seçimler yapamadığımızı görmenin üzüntüsü bitsin artık diyorum.
Bize gerek olan ahlak, akıl ve cesarettir…
Umarım bu sıkışıklıkta seçeceğimiz kişi bu 3 şeye sahiptir, sahip çıkar.
Comments