
Bazılarının GÜÇ ile özdeşleşme oyunu içerisinde kullandığı tek şey PARA dır.
İnsan ihtiyaçlarının giderilmesini kolaylaştırmak için parayı icat etmiş olsa da zamanla bu buluşu önemli bir GÜÇ aracına dönüşmüştür. O güç kendi sistemlerini kurmuş ve KAPİTALİZM olarak hayatlarımızın içerisine oturmuştur. Kapitalizm, hep daha çok, hep daha büyük derken sistemi pazarlayanlar için emek ve çabanın asgari düzeye indiği kazanç imparatorluğunun adı olmuştur.
Elbette ki, imparatorluğun yöneticileri için, para ile alınamayacak hiçbir değer söz konusu değildir. Maddi manevi ne varsa alınır, satılır, kiralanır. İnsanlar aracıdır, piyondur ve çok da önemli değildir.
Konumuz Kapitalizm değil ama onun yaşattığı düzenin içinde, onun yarattığı karanlık sokaklarda oynanan büyük oyunlardan birisinin ülkemizde nasıl oynandığını, niye oynandığını anlamaya ve anlatmaya çalışmaktır.
Bizi ilgilendiren tarafı, seçtiğimiz temsilcilerimizin her şeyi bizim adımıza yapıyor olmalarında. Yaptıkları kötü işlerin faturalarının da bize kalmasında. Gelelim oyunumuza ve aktörlerine;
Hepimize umut veren, coşkulu bir destek sunduğumuz ve aman bir şey olmasın diye üzerine titrediğimiz MİLLET İTTİFAKI bir gece yarısı dağıldı.
Bu dağılma işi son aylarda hepimizin çok korktuğu bir durumdu. Ağlayanlarımız, isyan edenlerimiz, hakaretten küfre yol olan taleplerimiz ile darmadağın ve inanılmaz arabesk bir gece yaşadık.
Sonraki gün, sebepler, mantıklı nedenler, komplo teorileri ile olayı anlatmaya çalışanları dinledik ve akla yatkın olanlarını seçmeye, biraz olsun bizi ikna edecek hikayeleri almaya çalıştık.
Ağırlıklı yorumlar “5 li çete” adını içeren senaryolar üzerinde döndü durdu ve en akla yatkın sebep olarak çoğumuz tarafından satın alındı. Yine de boşlukta kalan sorularımız oldu.
Bir siyasi parti çatısı ile olayları bu noktaya taşıyan bir güç, bu gücünü neden devam ettiremedi?
O gece seçmen tabanından gelen yoğun itirazlar parti üst yönetimini durdurmaya, geri adım attırmaya yetecek kadar gerçekten etkili miydi?
Meral hanımın geri dönüp, halkın beklediği kararlara imza attığı gün, diğer liderler ile verdiği mahcup duruş görüntüsü suçluluk psikolojisini de içermiyor muydu? Bu görüntünün ana sebebi neydi?
Elbette ki aşırı bir şok sonucu yaşanan ağır yorgunluk belirtisi olduğu söylenebilir. Ancak hepimizin dikkatini çekti ve bunu da çok konuştuk.
Ben bu yazımda geçmiş söylemlerin ve sonuçların sonrasında anlatılan tüm hikayelerin dışında sizlere başka bir sebebi yeni bir hikaye olarak anlatmak istiyorum;
Kısa bir süre öncesine, geriye dönerek zaman tünelinden geçtiğimiz de, CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU çıktığı meclis kürsüsünden kendi tanımı ile 5 li çetenin 418 milyar doları hepimizden çaldığını söylediğine şahit olduk.
Kendisi ile görüşmek için can atan, kapanmış kapıları açamayınca da adaylığını engellemek için bilinen bütün iyi ve kötü yöntemleri denemiş bu gurup için söylemişti bu sözlerini. Bir hesap uzmanı olarak ülkenin dış borcuna yakın bir hırsızlıktan söz ediyordu. Üstelik bu güne kadar hesap konusunda asla yanılmamış ve halkın tamamına yakınınca güvenilir birisi olarak kabul görmüştü.
Bir yandan Türk milletine yapacağı, söz verdiği her şey için borç olmayan muhteşem bir kaynağın varlığından söz ediyor, diğer yandan verdikleri borcu nasıl alacaklarını düşünen alacaklılara umut veriyordu.
Yurt dışında olup bizlere büyük borçlar vermiş güçlü devlet ya da guruplar açısından onların gözü ile bakarak durumu anlamaya çalıştım,
Borç verdiğiniz devlet yani T.C, büyük bir ekonomik krizin, hatta iflasın eşiğinde görüntüsü veriyor. Üretim kapasitesi düşmüş, neredeyse tarımsal ürün dahil her şeyi satın almak zorunda. Paranız varsa istediğinizi alın, kimse karışmaz tabi ki, ama paramız yok. Aylık 15 milyar dolar açık verecek hallere düşerek parasızlık rekorunu yeniden kırmışız. Borcun faizi, satın alma açığı için ihtiyaç duyulan yeni borçlanmalar, içeride pazarlanmış projelere bol keseden dağıtılan dövizler ve maliyeti 100 milyar doların üzerinde olduğu hesap edilen DEPREM nedeni ile ekonomik bir çıkmaza düşmüşüz. Petrol gibi, altın gibi otoriter rejimin eline geçince tahsilatı kolaylaştıracak bir yer altı zenginliği olmayan kadersiz coğrafyamız o nedenle Ortadoğu ülkelerine hiç benzemiyordu.
Alacaklı siz olsaydınız, uykusu haram olmuş ve diken üstünde bir yaşamın alaca karanlık kuşağında kalmıştınız.
Adamlar zaten uzun süredir korku tünelinden geçer gibi yaşadıkları Türkiye gerçeğini, Kılıçdaroğlu’nun hesabına dayanarak, eşeğini yeniden bulan fakir misali coşku ile karşıladılar ve umutlandılar. Öyle ya, karşılarında ahlaklı, akıllı ve dürüst bir lider vardı. Paranın nerede olduğunu ve nasıl alacağını da söylüyordu. Üstelik tahsil edecek kadar gözü kara, cesur ve adil bir karakter olarak halka güven vermiş bir liderdi.
Alınacak her kuruşu kendi parası gibi gören, gerçekte de öyle olan bu arkadaşların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?
İçeridekilerin bildiği bütün oyunları oynamalarına izin verdiler. Belki de bu açıklama yapılana kadar önemsemediler. Kapitalist düzen mimarlarının en büyük becerisi; “Kontrol edilebilir istikrarsızlık” oyununun yaratıcısı ve oynatıcısı olmalarıdır.
İçeride, kazanımlarını koruma uğruna ne varsa yapanlar, başarıya ulaştıklarını düşünürken, kapitalist sistemin büyük alacaklıları devreye girdi.
Masaya vurulan yumruk çok daha büyüktü. En tepedeki koruyucuları dahil bütün oyuncuları sarstı, susturdu. Bu oyunda hiçbir menfaati olmayan, tuzağa düşürülmüş bir lideri geriye döndürecek basit bir bahane üretildi ve konu tatlıya bağlanmış gibi sunuldu.
Ancak açıklamanın yapıldığı gün liderlerin arasındaki o duruş, o psikoloji çok önemliydi.
Kandırılmış olmanın, aptal yerine konmanın, en yakın kişiler tarafından satılmış olmanın, liderlik karizmasına vurulan darbenin, geriye dönüşü mutlak kılan gücün söylediklerinin hazımsızlığı gibi yaşanan tüm olasılıkların toplamı o duruşun içerisindeydi.
Onlar gerçekleri asla yazılacak hale getirmeyecekler, bizim yazmaya çalıştıklarımız da olasılık hesaplarının ötesine geçemeyecek.
ABD eski başkanı Trump’ın yazdığı “aptal olma” satırlarını içeren mektubundaki “Mal varlığı” konusu ile donatılmış sihirli cümleler, dünya düzeninin anahtarı olmaya devam edecek.
Bu alacaklıların yanında bizimkilerin gücü, büyüklük olarak mikroskop altında ancak görülebilecek düzeyde.
Alacaklı, Borçlu ve Hırsız üçgeninde sergilenen oyun, “alacaklı her zaman haklıdır” ana fikri ile kapandı. Yenilen hırsızlar, başları dik bir şekilde suikast haberlerini pompalayarak cılız bir ses verdiler o kadar.
Kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk tam 100 yıl önce şöyle demiş;

Ülkenizin bağımsızlığında problem başlamışsa, bu durum kurumlarınıza, partilerinize, oylarınıza velhasıl her şeyinize yansır.
NOT: Bütün bu gelişmeler, seçim tarihini erkene alan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Aday yapmadılar beni “ sözleri ile sonlanacak.
Sahi, sizce de AKP nin adayı kim olacak dersiniz?
Comments