
El ile alem el ele tutuşturulmuş, hepimiz için olmuş bir EL ALEM sopası. Öyle böyle değil, kızılcık sopası bile yanında el pençe divan durur mahcubiyetinden sesini çıkaramaz.
El kelimesi etrafımızda çok az sayıda gördüğümüz yabancıları anlatır. Bu yabancılar öyle turist falan değil, yanlış anlamayın. Bizim sokaktan, bizim mahalleden olsa da aslında tanımadığımız kişilere el deriz.
Alem ise daha geniş kitleleri, vilayetleri ve ülkeleri kapsayan insan sayısı bakımından sınırları olmayan bir tanımlamayı içerir.
Kısacası el âlem kelimesi tam bir şark kurnazlığı kültürü içerisinde kişiye özel olarak kullanılmak üzere türetilmiş kullanıcının kendi amacına hizmet eden, sınırları kullanıcı tarafından çizilebilen, tanıdık, tanımadık akraba ya da sokaktan geçen herhangi birisi gibi belirsizlikleri içeren, sırat köprüsü gibi bir kelime. Nasıl geçeceğini, ne zaman geçeceğini bilemezsin. Kullanım amacının pazarlanması ise, doğru, güzel ahlaklı ve mutlu bireyin oluşturulması çabalarına dayandırılmaktadır.
Feodal kültürün yönetmeyi kolaylaştırmak için uydurduğu, kendi standartlarını ve ahlak kurallarını korumak için kullandığı bir tür mahalle baskısı aracı.
Sevdiğiniz kız, erkek bütün arkadaşlarınızı, birlikte yapmak istediğiniz etkinliklerinizi,
İstediğiniz eğitim seviyesi ve karar verdiğiniz tercihlerinizin
İş yaşamınıza yönelik kariyer planlarınızın,
Sahibi olduğunuz çocuğunuza dahi söylemek istediğiniz sözlerinizin,
DUR..
YAPMA…
SAKIN Haaaa..
“El Alem ne der sonra, vallahi bizi rezil edersin”
söylemleri içerisinde frenlenmeye çalışılması mümkün.
Gerçekten mümkün mü?
Bir gün oturup, yakın çevreden oluşan el alemi listeledim. %60 ı 18 yaşını doldurmamış olanlardan oluştuğu için sildim. Geriye kalan %40 ın %15 i okur yazar değildi ve %18 i ya cezaevine girmek için suç işlemiş ya da eşine şiddet uygulayan ama ceza almamış insanlardan oluşuyordu. Liste kriterlerime göre bana el alem olacak, fikrini ve nasihatini dikkate almaya değer bulacağım sadece 2 kişi kalmıştı.
Bu 2 kişi yüzünden kocaman bir belirsizlik havuzunda mı boğmaya mı çalıştılar beni? Diye sordum kendime.
Yaşamımın büyük bir bölümünde, çocukluk, gençlik ve olgunluk çağlarımda sıkça karşıma çıkan bu baskı aracına hiçbir zaman önem vermedim. Güldüm geçtim ancak beni yine de zor zamanlar yaşamak zorunda bıraktığı da olmuştur. Tavrımı ve düşüncelerimi netleştirip, yakın çevreme bu yapımı anlatmayı başardım. Zamanla bu konuda bana bir şey söylemekten korkar oldular.
Arkamdan konuştuklarını, bolca sohbetimi yaptıklarını net olarak ifade edebilirim ama ispat edemem. Herhangi bir sorun veya zarar ile karşılaştığımda ise, o korkak yakınlarımın biz sana söylemiştik ifadelerini çok duydum. Yanlış bir aracı savunmaya devam etmek için bu tür pusulara yatmak, alışkanlıklara dönüşmüş davranışların resmi kanıtları olabilir mi?
Çağımızın mahallelerini sosyal medyada çizmeye, oluşturmaya başladık. Dostlarımız, komşularımız, dostluk adresine yeni taşınan arkadaşlıklarımız bu mahallede daha çok zaman harcamamıza neden olmaya başladı.
El alem ne der kültürünün etkisi ile yaşamış, birçok kişi o baskının aracı olmak ve birçok kişiyi istenilen, planlanan çizgiye getirmek için EL ALEM NE DER filminde oyuncu olmaya soyunmuş.
Bu kalabalık oyuncu grubuna katılan çok fazla sayıda piyon, konu mankeni gibi rollerde, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduklarını iddia eden kişilerin çok fazla sayıda olduğunu görebiliyoruz.
Yukarılar “ABD ne der” diye kaygılanır, çeki düzen verir
Çalışanlar “Patron ne der “diye dertlenir.
Din adamının derdi de çok başkadır.
Korkuyu salan salana
ABD olamayan, Patron olamayan kimliksizler, bilgisizler, beceriksizler, birilerinin karşısında durup El alemin bir parçası olmaya çalışarak kimlik sahibi olmak ve yönetimde etkili olmak isterler. Sözünün dinlenmesi, otoritesinin kabulü ile saygın olacaklarını ve çok sevileceklerini düşünürler. Bu düşünce bilinçaltı dehlizlerinde kalmış kölelik düzeninin modern versiyonudur aslında.
Özet olarak; El alem, biat kültürünün de anahtarıdır (Temel taşı) aslında. Bu anahtarı kullanarak inşa edeceğiniz tüm kapılar, en büyük organizasyon olarak Devlet çatısı altında kurgulandığı zaman "el alemin sopası" adalet eliyle uygulamaya sokulur.
Bu sopa aile ilişkilerine ciddi zararlar vermekten de öte durmaz.
Yöneten bir başkası ise; Kelime, başka kişi, kültür vs. fark etmez. O zaman sevgi, saygı, güven bağlarını zayıf tutarak yıkılmasına göz yumduğunuz gerçeği ile karşı karşıyasınız demektir.
Bu sopayı çok kullanan anne ve babalar, kendi çocuklarını tüm samimiyet ve içtenlikleri ile sevmekten bir adım geri duracaklardır ve bu duruşun farkında bile olmayacaklardır.
Çocukları ise sevginin içtenliğini asla hissedemeyeceklerdir. Hataları konusunda nasıl bir tavsiye, yaptırım veya karar çıkacağı belli olmayan kaotik düzenin içerisinde büyümek zorunda kalacakları için güven duygusunu da hatırlamayacaklardır.
Gerek gerçek yaşam da gerekse de sanal mahallelerde oluşan el alem ne der sopası, tüm insani ilişkiler için virüs gibi ortalığı saran bir duyguya dönüşürken, aynı zamanda toplumsal yapının temelini de ciddi anlamda sarsmaktadır.
Evrensel hak olarak önümüze konan “Düşünce özgürlüğü” bu tür araçların önünü kesmek için bulunmuş etkili özgürlük aşılardır.
Ülkemiz içerisinde yaşayan insanların ortalama zekâ seviyeleri ve eğitim durumları nedeni ile bu virüs için uygulanan aşıya gerekli iyileşme tepkisini verememekteyiz. Bu nedenle toplumsal bağışıklığı düşük ülkeler arasında yer almaya, son sıralara doğru yol almaya devam etmekteyiz.
Comments