
Çamurlu sokaklarda, sokaklarına lağım sularının döküldüğü kötü yollarda çok yürüdüğü, o pisliğin içerisinde en tepeden en aşağı mevkilere kadar çok insanları gördüğü kesin.
Kimilerinin konuşmalarına şahitlik etmiş, kimilerinin yardım taleplerine iştirak etmiş ve zaman zaman kullanıldığının farkında olmadığı olayların içerisinde aksiyonu bol bir yaşamın pençesinde boğuşarak olgunlaşmış.
Kayıtlar tutmuş, belgeler toplamış, görüntüler yakalamış.
Şahsi intikam hırsı gibi bir amaca tutunarak, kültürümüzce çok sempatik bulunan düzgün aile değerlerini de arkasına alarak kaldırdığı isyan bayrağının gölgesinde, kendisince bireysel bir savaşın içerisine girişmiş bir kişi olarak tanıdık onu.
Yalnız bir adamın hedefine koyduğu ağır toplar, kurumlar karşısında bu savaşı kazanamaz derken ve nasıl kaybedeceğine dair hikayeler yazarken aslında kendi çevresinden öte ona el uzatan bir devlet bürokrasisi ile büyük bir kalabalık olduğunu fark ettik.
Bu şahsi savaşında iç desteğin ve silahların yetmeyeceğini, düşman diye aldığı hedefin yine de daha güçlü olduğunu biliyorduk. O yüzden dış destek bize göre şart olmalıydı. Birilerinin bize vermediği F-35 ler ona verilmiş olmalıydı. Çok da üstüne gidilirse, atom bombası yardımı yapılacağı dahi masa üzerinde kart olarak bulundurulmalıydı. Şaka bir yana, ciddi ve somut destek mutlaka olmalı diye düşünen herkesle aynı fikir.
Ani çıkışları, gerekçeleri ile desteklenmiş duruşları, bu duruşu anlatan köprü yazıları ile inandırıcı bir öykünün seri halde devam eden dizi filmine hoş geldiniz diyelim. Kaçıncı bölümde biteceğini kimse bilmiyor çünkü.
Bazıları büyük cesaret olarak değerlendirdi, gönülden bağlandı alkışladı. Bazıları geçmişini referans alarak önemsemedi, bazıları yüzeysel anlatımlar ile oyaladığını düşündü.
Kim ne düşünürse düşünsün, anlattıklarının gerçek olarak görünmesi, gerçek olduğunun ispatlanması güvenilirliğini arttırmaya devam etti.
Ben de sizler gibi olanı biteni her videosu, her yazısı ve diğer görüşlerin yorumları eşliğinde sessizce seyrediyorum.
Uzun süredir konuya ilişkin sorgulamalarımı, 60 yaş zaman dilimine dayalı yaşadığım tüm birikimlerim çerçevesinde sizlerle paylaşmak istediğim boşluklara ilişkin 3 ana başlıklar var.
1-Çıkış noktası ve devamı ile planlanmamış olaylar zincirinin, artık bir plan ve yaşanan olayların özenle seçilerek devam ettirildiği seyir izlediğini görüyorum. Medya etkinliği açısından bilimsel olarak yazılı basın etkisinin görsel medyadan daha üstün etkiler bıraktığını tüm medya mensupları ve konuyla ilgili bilim insanları çok iyi bilirler. Bu bilimsel gerçeklik penceresinden baktığım zaman video yayınlama işlerinin durdurulduğunu ve tamamen yazılı flood serisine geçildiğini düşünüyorum. Ayrıca videolarda, ses tonu, cümle yapısı, beden dili gibi algıyı yönlendirecek önemli parametreler bulunmaktadır. Bu vurguları doğru aktaramazsanız arzu ettiğiniz kalıcı etkileri sağlamakta zorlanırsınız emek ve amaçlarınız erozyona uğrar. Bütün bilimsel sonuçları iyi bilen bilen bir kişi ya da kurumun yeni bir planlama hizmetini ve desteğinin alındığını düşünüyorum.
2-Taktik olarak kısa bir süre sonra söylem hedefi, hedef kitlesinin 40 yaş altı olarak ele alınması ile değişti. Nüfus yoğunluğu olarak doğru bir hedef kitle seçilmiş olmakla birlikte, anlatılan birçok olay açısından bilgisiz olan bir kitle ele alınmıştı. Birçok konu araştırmacıların yazdığı kitaplarda, gazete köşelerinde yazılmıştı ama kitap okuma oranlarına bakılınca bu kitlelere de konuyu anlatarak eğitmek daha faydalı olacak stratejisi devreye girdi. Bizler yaş gurubu olarak zaten bildiğimiz, okuduğumuz olayları anlatımlarla birleştirdiğimizde bir takım boşlukları sorgulayabilecek düzeylerde olduğumuz için, sorgulamadan uzak bir hedef kitle ile farklı bir hareketlenmenin yaratılması da ayrıca hedeflenmiş olabilir.
Mesela son yaşanan Ağar&Perinçek iş birliğine yönelik Perinçek’le ilgili oldukça etkili ve ülkenin geçmişini yakından ilgilendiren zararlı işler bilinmekteyken, bu kısmın yumuşatılması oldukça dikkatimi çekti. Perinçeğe karşı etkili bir söylemde bulunulmaması bana göre en büyük boşluklardan bir tanesi orta yerde kaldı. Ancak ve ancak aynı komuta merkezinden verilen destekler bu tür bir saldırıyı gereksiz bulur ve engellerdi. Ağar konusunda ise eski söylemlerin tekrarı devam ediyor. Söylendiği için tekrarlanıyor ve yeni bir şey eklenmiyor. Oysa bu adamın derya deniz çuvalı olduğunu artık herkes düşünüyor ve biliyor. Dediğim gibi ben kendi sorgulamalarımı, düşünce dünyamda geçen kelimeleri yazıyorum. Somut olarak bildiğim bir şey kesinlikle yok, sadece yaşananları iz olarak takip ediyorum.
3- Vurucu söylem ve videoların seçimlerden 2 ay önce yayınlanacağının ifadesi bir pazarlık masasında verilmiş son süre gibi duruyor. Bu pazarlık gerçekten kendi adına mı yapılıyor? Yoksa bu pazarlığı onun bile haberi olmadan birileri kullanıyor mu? Deli dolu ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir insana arkasından çevireceğiniz işleri söyleyemezsiniz. Diğer bir deyişle bu tür bir insana yapacaklarınızı da açıkça anlatamazsınız, çünkü ne karar vereceğini, neleri yakacağını hesap etmeniz zordur. Onu sakin tutarak, ona önerdiğiniz konu ve işlerin etkinliğinin ne kadar yükseldiğinin raporlarını sunarak onun karşısında kendinizi çok iyi pazarlayıp, güvenilirliğinizi yükseltmekten başka gireceğiniz bir yol yoktur. Bütün bunları ustaca yapmanız için çok iyi bir eğitim almış ve tecrübeli olmanız lazım.
Cephanelik nöbetçisi gibi, patlayıcıyı patlatıp, birliği havaya uçurmadan güven içinde sonuçlandıracağınız bir iş ve insan varsa elinizde, uzman olmaktan başka çareniz yok.
Bütün bunlara ve boşluklara rağmen, kirli bir dönemin kendisine inanılmış bir kişi tarafından ifşa ediliyor olmasının ülkenin geleceği için elbette ki faydası var. Gelecekte zaten bu konuları iyi bilen insanların karar ve yargıları ile doğrulara, vicdani duyguları tatmin edecek sonuçlara elbette ki ulaşacağız.
Bugün bizim için en yararlı olan sonuç, gençlerin seçimlerde ki siyasi tercihlerini ölçen anketlerdir. Yine de potansiyel olarak ortada duran %27 lik kararsız bir gurup ise karar vericilerin elinde Demokles in kılıcı gibi sallanmaktadır.
Bütün ümidim bu gençlerin kimler tarafından pazarlık unsuru haline getirildiğini ve konu mankeni olarak kullanıldıklarını görmeleri, anlamalıdır. Peker henüz bu oyunu oynamadı, bakalım son sahnede nasıl oynayacak ve perde nasıl kapanacak.
Hiç kimsenin sahnesinde figüran olmadan, kendi kararlarını kesinleştirmiş, yaşanan her şeyin farkında ve aklını gerçekten kullanan gençlerimiz eliyle güzel bir geleceği, içerisinde çok fazla yaşamayacağımı bildiğim Cumhuriyetin ikinci yüz yılında huzurlu bir ülkeye dönüşmüş olmayı yürekten istiyorum.
Comments